USD : 34.5263 EUR : 36.0497 GBP : 43.3804 KWD : 112.7987 RUB : 0.33911 QAR : 9.5200 AZN : 20.4232
BAKAN YANIK "KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLDUK"

BAKAN YANIK "KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLDUK"

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ve Osmaniye Ak parti Milletvekili Adayı Derya Yanık -Merkez ilçe Mitinginde konuştu.

Bakan Yanık,bundan 20 sene önce 3 Kasım 2002 seçimlerinin sloganı buydu. AK Parti yola böyle çıktı. ‘Yakın ışıkları Türkiye aydınlansın.’ 20 senedir şükürler olsun AK Parti'nin ışığı Türkiye'yi aydınlatmaya devam ediyor. İnşallah hiç sönmeyecek.

Kıymetli il başkanım, milletvekili adayı arkadaşlarım, önceki dönem milletvekilim, önceki dönem il başkanımız, ilçe başkanlarımız, belediye başkanlarımız, kadın kollarımızın, gençlik kollarımızın çok kıymetli il başkanları ve teşkilatları, meclis üyelerimiz, köy başkanlarımız, muhtarlarımız, hülasa teşkilatımızın çok kıymetli mensupları. Mimar Sinan ve Eyüpsultan mahallelerimizin çok kıymetli hemşerileri, sakinleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

O kadar güzel bir manzara var ki şu anda arkadaşlar. Keşke mümkün olsa da hepiniz şuradan durup şurayı bir görebilseniz. Kendinizi bir görseniz. O şahaneliği, o güzelliği bir görseniz, yukarıdan seslenen, balkonlardan seslenen, bayraklarını sallayan.. O kadar güzel bir manzara var ki anlatamam. Hepiniz çok sağ olun. Bugün bizi burada yalnız bırakmadığınız için. Bugün aday arkadaşlarımızla bizi, teşkilatımızı, il başkanlığımızı, kademe yönetimlerimizi yalnız bırakmadığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Değerli dostlar, benden önceki konuşmacı arkadaşlarım mahallelerin ismini söyleyince şunu hatırladım. Konuşmanın seyri çok değişecek. Aslında böyle bir konuşma tasarlamamıştım ama her seferinde aynı şey oluyor. Yapacak bir şey yok. Eyüp Sultan hazretleri biliyorsunuz sahabedendir. İstanbul'un kuşatmasına katılıp İstanbul'da, şehit olup, mezarı da İstanbul'da olan büyük sahabeden birisi. Eyüp Sultan Hazretleri rivayet odur ki İstanbul'un kuşatmasına katıldığında 90 yaşın üzerinde. 99 diyenler de var ama 90 üzerinde olduğu ittifakla kabul ediliyor. Rivayetler muhtelif. 90 yaşın üzerinde bir sahabenin bugünkü Suudi Arabistan'dan kalkıp fetih için İstanbul’a gelmesi arkadaşlar bir duruşun adıdır. Bir mücadele azminin adıdır. İstanbul için müjdelenmiş şehir, İstanbul müjdesine mazhar olma azminin adıdır. Vazgeçmemenin adıdır. Aman benden de bir şey olur mu? Değil. Son noktaya kadar mücadele etmenin adıdır. Diğer mahallemiz Mimar Sinan. Mimar Sinan, merhum 100 yaşı aşkın zaman yaşıyor. 101 yaşına kadar yaşadığı söyleniyor. Ve 101 yaşına kadar o bildiğiniz muhteşem eserleri üretmeye devam ediyor. Yüzlerce çırak yetiştirerek, yüzlerce kalfa yetiştirerek ölünceye kadar köprüler yapmaya, yollar yapmaya, kervansaraylar yapmaya, hamamlar yapmaya, güzel camileri yapmaya devam ediyor ve rivayet odur ki Süleymaniye Camii'ni yaparken manevi müjdeler alarak yapıyor.

Dolayısıyla bizim tarihimiz bizim atalarımız geçmişimiz. Bizim inancımızın bizi getirdiği nokta yaşın kaç olursa olsun, gücün ne olursa olsun vazgeçmemeyi öğretir bize. Vazgeçmemek. Elimden ne geliyorsa onu yapmak. Son nokraya kadar insanlık için, yaşadığın yer için, dünya için, çevrendeki insanlar için çalışmak ve mücadele etmek. İnancın için mücadele etmek, inandığım şey için mücadele etmek.

Bizim tarihimiz, bizim inancımız, bizim kültürümüz, bizim büyüklerimiz, atalarımız, dedelerimiz bize bunu öğretir. Mücadele edeceksin. Üretmeye devam edeceksin. İnandığın şeyin peşinden koşacaksın. Biraz önce İlyas Bey tarihten bir takım örnekler verdi. Her birisi bir mücadelenin adı. Her birisi bir inancın adı. Nuri Killigil bir mücadelenin adı. Nuri Demirağ, bir mücadelenin adı. Devrim arabasını yapan mühendisler. Eskişehir bir mücadelenin adı. Her biri ayrı bir mücadelenin adı. Ama maalesef tarihin talihsiz bir dönemine denk geldikleri için mücadeleleri hep yarım kaldı. Şimdi o mücadelelerin hepsini tek tek tamamlayan bir isim var. Kim o? Bu milletin yarım kalan bütün güzel hikayeleri tamamlayan birisi, Recep Tayyip Erdoğan. Bu milletin bizzat güzel hikâyesine dönen bir isim Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü Cumhurbaşkanımız şunu çok iyi biliyor. Kadere itimat eden, Allah'a güvenen ve razı olan milletin de desteğini alan kimsenin önüne hiçbir şey geçemez. Millet yürüsün arkamdan sen yürü diyen milletin desteği olduğu sürece hiç kimse onun önünde duramaz. AK Parti'nin hikâyesi, hatta AK Parti'den daha önce sayın cumhurbaşkanımızın hikayesi yarım kalan bütün işleri tamamlamanın hikayesidir.

Sayın Cumhurbaşkanımız 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda bendeniz üniversite öğrencisiydim. Size bir öncesi sonrası hatırlatması yapayım. İstanbul'da sular akmıyor. Su yok zaten, sular akmıyor. İstanbul'da hava kirliliğinden göz gözü görmüyor. İstanbul'da Haliç kokusundan geçemezsiniz. O günün bilim adamları, o günün mühendisleri, teknik adamları bu ‘Haliç'ten bir şey olmaz. Bunun için harcanacak paraya da değmez, zaten sonuç da alamazsınız. Toprağı döküp tamamen kapatın’ diye tavsiyelerde bulunuyorlardı. İstanbul'un ulaşımında, İstanbul'un diğer altyapı hizmetlerinde her şey geri kalmış, her şeyde bir aksama var. İstanbul'da Sayın Cumhurbaşkanımızdan önce çöp depolanan yerde Ümraniye çöplüğünü hatırlayın. Ümraniye'de gaz sıkışmasından patlama olmuştu ve yanılmıyorsam 39 kişi gibi hayatını kaybetmişti.

Sayın Cumhurbaşkanımıza biliyorsunuz beş yıllık belediye başkanlığını da tamamlatmadılar. Neden dolayı? Ziya Gökalp'in şiirini okuduğu için.. Ziya Gökalp müesses nizamın en çok sevdiği isimlerden birisidir. Bir şiir okuduğu için.. Beş yılı tamamlatmadılar. Buna rağmen sonuçları söyleyeyim size. İstanbul'da hava kirliliği meselesi kalmadı. İstanbul'da çöp sorunu kalmadı. İstanbul'da su sorunu kalmadı. İstanbul'da Haliç temizlendi ve Haliç'in etrafı adeta bir cennete döndü. Bunu 5 yıl bile sürmeyen, sürdürülmeyen belediye başkanlığı zamanında yaptı. İstanbul'da metro ağını çoğalttı. İstanbul'da ulaşım yollarını çoğalttı. İstanbul'da sosyal, kültürel alanları çoğalttı. İstanbul'da tiyatro salonlarını çoğalttı. İstanbul'da kültür merkezlerini çoğalttı. Bunu 5 yıl bile sürmeyen zamanda yaptı. Onun için diyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın yolculuğu, Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat kendisi bu milletin güzel hikayesi. Yarım kalan güzelliklerinin tamamlanması, yarım kalan hikayelerinin güzellikle tamamlanması hikayesi.

Sonra biliyorsunuz o tamamlanmayan 5 yılın sonunda sudan bir sebeple Cumhurbaşkanımızı siyasetten tasfiye etmeye çalıştılar. Siyasetten tasfiye etmeye kalktılar. Fakat bu millet ne yaptı? Arkasından yürüdü. ‘Bir dakika seni kimseye ezdirmem. Seni öyle kurda kuşa yemem. Ben senin arkandayım.’ dedi.

Sayın Cumhurbaşkanımızın siyaseten yasaklı olduğu zaman da bu millet parti kurması için onun etrafında toplandı. Hep söylediğimiz bir şey var. Aslında AK Parti'yi millet kurdu. Biz tabelasını astık. AK Parti’yi millet kurdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafında toplanan millet kurdu AK Parti’yi ve 2002’de sloganımızı demin söyledim. ‘Yakın ışıkları Türkiye aydınlansın.’ 3 Kasım 2002’de tam bir yokluklar halkasının, tam bir yokluklar silsilesinin içerisinde AK Parti iktidara geldi. Genel başkanı milletvekili olamamıştı başlangıçta. Siyaseten yasaklı. Başbakan olamıyor. Ama parti seçimi kazandı. Millet dedi ki ‘ben senin arkandayım.’ Sonra 20 yıl boyunca biraz önce mitingin başında gördünüz videoda. Pek çok hizmet. O sadece Osmaniye içindi. Benzeri bütün 81 ilimizin 85 milyon vatandaşımızın tamamına yapıldı. Orada eksikler var. Biraz önce konuştuk aramızda arkadaşlarla. Osmaniye için yapılanlarda da eksiklikler var. Çatak Barajı yok mesela. Allah nasip ederse önümüzdeki süreçte bütçe de ayrılıp inşaatına başlanacak. Diğer hizmetlerimiz, 2002’de AK Parti iktidara geldiğinde, iktidara aday olduğumda Sayın Cumhurbaşkanımızın bu millete bir sözü vardı. Kimsesizlerin kimsesi olmak sözü. 20 yıl boyunca kimsesizlerin kimsesi olmak sözümüzü tuttuk.

Pek çok başka hizmet var. TCG Anadolu’su, İHA'sı, SİHA'sı, TOGG'u, milli uydumuz, milli muharip uçak İMECE, milli muharip uçak KAAN pek çok hizmet. Akkuyu Nükleer Santrali, Karadeniz doğal gazı, Gabar’da petrol, Doğu Akdeniz'de inşallah doğalgaz bulacağız. Yumurtalık’ta petrol bulduk. Yollar, köprüler, viyadükler, havalimanları, üçüncü köprüler, her şey, pek çok şey sayılabilir. Ama kimsesizlerin kimsesi olmak hali bunların hepsinden daha önemli. Niye? Çünkü bizim için merkezde insan var. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Devletimizin geleneğinin temelinde insanı yaşat ki devlet yaşasın. AK Parti'yi öncekilerden ayıran en önemli fark insana duyduğu saygı. Bu milletin insanına duyduğu hürmet, bu milletin insanının, bu milletin kendisinin her hizmetin en iyisine layık olduğuna olan inancı. Öyle olduğu için bu kadar hizmet üretildi. Biz yaparız inancı, bu millet yapar ve bu millet her şeyin en güzeline layık inancı.

20 yılda 100 yıllık hizmeti gerçekten yerine getirdik. 100 yılda yapılmayanı 20 yıla sıkıştırmış ve 20 yılda yapmış bir AK Parti var. Şimdi önümüzdeki hedef Türkiye Yüzyılı. Çünkü biz bizim insanımızın bunu hak ettiğini biliyoruz. Türkiye'nin dünyanın merkezinde, herkesin dönüp bütün mazlumların, mağdurların, gelişmiş büyük dediğimiz ülkelerin herkesin böyle ‘Acaba bu konuda Türkiye ne diyor? Acaba bu konuda Türkiye ne diyecek, tavrı, tepkisi ne olacak’ diye dönüp baktıkları bir merkez ülke olduk. Türkiye Yüzyılı bunu pekiştirdiğimiz bu mührü daha güçlü bir biçimde vurduğumuz bir yüzyıl olacak. Doğru zaman, doğru adam. Tam zamanı...

Söyleyecek anlatacak çok şey var. Sadece kendi bakanlığımın yaptığı hizmetleri anlatsam bugün sabaha kadar anlatmam lazım. Sadece bir bakanlık. Kimsesizlerin kimsesi olmak dedik ya bizim bakanlığımız yapıyor onun önemli bir kısmını. Engelli kardeşlerimiz, yaşlı vatandaşlarımız, büyüklerimiz, çocuklarımız, devlet korumasına ihtiyacı olanlar, sosyal yardıma ihtiyacı olanlar olur ya yeterince ekonomik durumu iyi değildir bir şekilde devletin desteğine ihtiyacı var onların tamamıyla ilgili çalışmaları yürüten bizim bakanlığımız. 20 senede ne değişti? 20 senede kimsesizlerin kimsesi olmaktan nereden nereye geldik? Bundan 20 sene önce bir engelli çocuğu olan, yakını olan, kardeşi olan, evladı olan, ana babası olan herhangi bir vatandaşımızın herhangi bir hizmet almak için kapı kapı dolaşması gerekirdi.

Değerli arkadaşlar bir şeyi anlatacağım. Zaman zaman anlatıyorum. Burada da anlatacağım. Çünkü çocuk hafızamdan çıkmayan böyle adeta içime işlemiş bir mesele. Sanıyorum ilkokul birinci sınıfın yazıydı. Küçüğüm daha. Yaylaya gittik. Yaylada da Adana'dan gelen bir komşumuz var. Gayet hali vakti yerinde. O günün şartlarında Adana’da fabrikası var. Üç tane çocuğu var. Ortancası benimle yaşıt. Hatırlıyorum. Küçükken havale geçirmiş engelli kalmış bir çocukcağız. Çok ağır bir tabloydu. Bakın son derece zengin, varlıklı her türlü imkanı olan bir aile. Ama ülkede böyle bir hizmet yok. Yani paranız olsa da bulamıyorsunuz. O çocuğu evin bahçesindeki üç katlı böyle çok güzel bir evleri vardı. Evin bahçesinde bir ağaç vardı. O ağaca bağlarlardı. Düşünsenize çocuk hafızası. Ben de onu görüyorum. Benimle yaşıt bir erkek çocuğu. Nasıl içine işlemiş, nasıl bir etki bırakmış hala o görüntü gözümün önündedir.

Bugün biz ne yapıyoruz biliyor musunuz AK Parti iktidarlarında? Biz hane hane vatandaşımızı dolaşıyoruz. Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakıflarımızla, Aile Sosyal Destek Uzmanı personelimizle kapı kapı dolaşıyoruz. Hanede bir engelli var mı? Hanede yaşlı var mı? Hanede ekonomik durum nasıl? Desteği ihtiyacı var mı? Hanede çocuk var mı? Bu çocuk okula gidiyor mu? Gitmiyor mu? Hanede bir hasta var mı? Sağlık hizmeti alıyor mu? Tek tek takip ediyoruz. Eğer bunlardan birisi eksikse ilgili kurumları harekete geçiriyoruz.

Vatandaşımız kapı kapı gezmeyi bırakın hizmetini kendisinin ayağına götürüyoruz. Başka kurumlardan bir hizmet alacaksalar onu da organize ediyoruz. Bunu ortaya çıkaran siyasi irade, Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ondan önceden dert de yok, kaygı da yok. Öyle bir istek de yok. Niye Sayın Cumhurbaşkanımızla başladı. Çünkü biz insanı eşrefi mahlukatsa kabul ederiz. İnsanın engelli engelsiz, yaşlı, genç, fakir zengin olması onun eşrefi mahlukat olduğu gerçeğini değiştirmez.

Sayın Cumhurbaşkanımızın hikayesi işte diyor ya mazlumların şarkısını söyle. Herkes, en iyisini hak eder. İnsan eşrefi mahlukattır. Bizim milletimiz her türlü hizmetin en güzelini hak eder. Herkes hangi durumdaysa o halde en güzel hizmeti hak eder diyerek yola çıktık. Ve bugün bütün 85 milyonun ne ihtiyacı varsa onu gözeten, onu üreten bir ülkeye dönüştük.

Bugün Bingöllü hemşehrilerimizle buluştuk. Doğu, güneydoğuda bir çocuk sahibi olmak neredeyse bir korku sebebiydi. Neden biliyor musunuz? Şehir merkezinin dışında kırsalda olan vatandaşların Allah göstermesi ufacık bir ters gitse annenin de çocuğun da hayatı risk altında. Pek çok hikâyeler vardır. Pek çok Türk filminde görmüşsünüzdür. Kızağın üstünde kadını işte hastaneye yetiştirmeye çalışan, yolda ölen vesaire. Şimdi elhamdülillah Türkiye'nin bütün tüm noktalarında, doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde kırsalında, dağında, köşesinde, köyünde, her noktada hangi vatandaşımız bir sağlık hizmetine ihtiyacı varsa hemen oraya yetişen bir devletimiz var.

Ambulans uçaklarla, ambulans helikopterlerle hemen vatandaşıma ulaşan ve onu hastaneye sağlık hizmetine eriştiren bir devletimiz var. Sadece Türkiye'nin içerisinde değil, pandemi döneminde dünyanın dört bir yanında sağlık hizmetini yeterince alamayan vatandaşını toplayıp Türkiye'ye getirip bir tek kuruş da almadan tedavi eden bir Türkiye var. Bunu söylediğimizde muhalefet şöyle bir şey söylüyor. ‘Tayyip Erdoğan bunu cebinden mi yapıyor? Devletin parasıyla yapıyor. Bizim vergilerimizle yapıyor.’ Evet, doğru. Ama bundan 25 ene önce de devlet vardı. Bundan 25 sene önce de vatandaş vergi ödüyordu. O zaman niye yapmadınız? SSK'yı batırdınız. Milletin paralarını batırdınız. O zaman devlet yok muydu? O zaman da vardı. Niye o zaman hastalar çıplak betonun üstünde yatıyordu? Niye o zaman rehin kalıyordu cenazeler? Niye o zaman hastasını almak için senet imzalamak zorunda kalıyordu vatandaş? Niye olduğunu söyleyeyim. 1998, 1999 ve 2000 yılında hortumlanan bankaları bir hatırlayın. O günün parasıyla kaç para gitti? Çünkü AK Parti, çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız, milletin zenginliğini millet cebinde bıraktı. Ve inşallah Türkiye Yüzyılında da bu hizmetleri arttırarak devam edeceğiz.

Türkiye Yüzyılında artık geri dönüşsüz bir biçimde bütün hizmetlerimiz, bütün gelişmelerimiz kurumsal bir kimlik kazanacak ve isteseler de bozamayacakları hale gelecek. Şimdi son bir fırsat 14 Mayıs'ta kazanırsak bütün kazanımları, hizmetleri bozacağız diye bekliyorlar. Gelirsek bozacağız. Gelirsek yıkacağız, gelirsek ortadan kaldıracağız. Yıktırmayacağız. Yıktırmayacağız. Bozdurmayacağız. Milletin kazanımlarını çöp etmelerine izin vermeyeceğiz. Tek seçim vaatleri AK Parti'nin 20 yılda emek emek, dişini tırnağına takarak yaptığı hizmetleri, milletin ürettiklerini yıkmak olan bir muhalefet var. Ama bir vaat türü daha var onu unutmayalım. Ne var biliyor musunuz? Kazanırlarsa bebek katilini salı vereceklermiş. Kazanırlarsa Yasin Börü’nün katillerini salı vereceklermiş. Kazanırlarsa ne kadar terör elebaşısı varsa onları salı vereceklermiş. Bu millet buna izin vermez. Osmaniye buna izin vermez. Öyle bir güçlü ses vereceğiz ki Osmaniye, öyle bir kez yükselecek ki hem cumhurbaşkanımıza hem partimize Allah'ın izniyle Cumhur İttifakı'nın gücüyle de hep beraber öyle ses vereceğiz ki. En güçlü bir biçimde Cumhurbaşkanımızın tekrar cumhurbaşkanı seçtirmek, milletvekili adaylarımızın en çok sayıyla meclise göndermek. Osmaniye'de Cumhur İttifakı 4-0 Allah'ın izniyle. En güçlü biçimde temsil vereceğiz. Ve ondan sonra hiçbir güç Allah'ın izniyle Türkiye Yüzyılını inşa etmemizin önüne geçemeyecek. Çünkü bizim tek dayandığımız nokta maddi planda milletimizin desteği. Milletimizin teveccühü. Manevi planda da Allah'ın yardımı. Bu ikisinden başka dayandığımız nokta yok. Bugüne kadar sayın cumhurbaşkanımızın da bu ikisinden başka istinat ettiği, güvendiği bir şey olmadı.

Her seferinde milletin desteğiyle yoluna devam etti. Her seferinde milletini düşünerek yoluna devam etti. Ürettiği her şey, düşündüğü her şey bu milletin yararına. Bu ümmetin yararına. Sayın Cumhurbaşkanına sadece Türkiye'nin içerisinden bakmıyorlar. Bir de dışarıdan bakan mazlumlar var. Uluslararası toplantılara gittiğimizde, özellikle daha fakir, daha böyle az gelişmiş ülkelerin vatandaşları ya da alt gelişmiş ülkelerden gelen mevkidaşlarımızla konuşurken, bakanlarla konuşurken Türkiye'ye bir bakışları var. Onu görmeniz isterim. Pek çok kereler gözlerim dolmuş. Yani o bütün kurallarını falan bir tarafa bırakıp gerçekten gözlerim dolmuştur. Öyle bir bakış var Türkiye'ye. Öyle bir güven var. Yanımızda Türkiye varsa tamam diyorlar. Çünkü Türkiye bunun hakkını veriyor.

Bakın bir tek örnek anlatacağım size. Ukrayna, Rusya çatışma başladı değil mi? Yaklaşık iki yıldır devam ediyor. Dünyanın tahıl üretiminin toplamının yaklaşık yüzde 25’i o bölgede yetişiyor. Ukrayna. Afrika'nın birkaç ülkesinin tamamını neredeyse buğdayını Ukrayna karşılıyor. Eğer Rusya- Ukrayna krizinde Türkiye araya girip de o buğdayı oradan çıkarmasaydı 10 milyon Afrikalı açlık krizi ile karşı karşıyaydı. Sadece bir buğday nakliyatından bahsediyoruz arkadaşlar. Bir ay kadar önce tekrar anlaşma yenilendi diyoruz. Sadece Ukrayna'nın buğdayının o bölgeden çıkması Türkiye'nin arabuluculuk etmesi, 10 milyon insanın hayatını kurtardı. Bu kadar temel bir şeyden bahsediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığını tek başına bu kadar önemli bir anlam ifade ediyor. Eğer Tayyip Erdoğan olmasaydı, eğer Türkiye devreye girmeseydi Rusya Devlet Başkanı'yla, Ukrayna Devlet Başkanı'yla aynı masanın etrafına oturtacak bir güç yoktur. Bunu biz söylemiyoruz, bunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri söylüyor.

Dünyanın uluslararası camianın her tepesindeki adam, ‘biz yapamadık, bunu Türkiye yaptı’ diyor. İşte Cumhurbaşkanımıza bunun için sahip çıkmalıyız. İşte Cumhurbaşkanımızın arkasında adeta bir kale gibi bunun için durmalıyız. Mazlumların umudu dünyanın merhamet mihengi haline gelmiş bir Türkiye'yi bize armağan ettiği için. Bir Türkiye'nin gelişmesine öncülük ettiği için. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanımızı 14 Mayıs 2023’de güçlü bir biçimde desteklemeliyiz. Çok az kaldı. Arkadaşlar beş günümüz kaldı. Altıncı günün sabahında oy vermeye başlayacağız. Son dönemeçteyiz. Önce dua sonra gayret. Son noktaya kadar gayret edeceğiz. Dedim ya konuşmanın başında Eyüp Eren Salih, 90 küsur yaşında İstanbul'un fethine geliyor. Mimar Sinan 101 yaşına kadar köprüler hanlar, hamamlar inşa etmeye devam ediyor. Biz de son noktaya kadar, son dakikaya kadar çabaya devam edeceğiz ve 14 Mayıs'ta gidip hem partimize hem cumhurbaşkanımızı ne kadar güçlü bir biçimde desteklediğimizi göstereceğiz.

Değerli dostlar hepinize çok teşekkür ediyorum. Çok güzel bir akşam yaşattınız bize. O kadar güzel bir buluşma oldu ki ‘kalp kalbe, gönül gönüle.’ Sizlerin bu desteği bizim için o kadar kıymetli ki aday arkadaşlarım için, benim için, teşkilatımız için o kadar kıymetli ki hepinize çok teşekkür ediyoruz. Sağ olun, var olun. Osmaniye, sizi seviyoruz. Allah razı olsun.

Yazar: süper admin

Görüntüleme: 227

Oluşturulma Tarihi: 09 Mayıs 2023

Kategori: Yerel

Yorumlar

Yorum mevcut değil

Yorum Ekle